GÜL VAKTİ
Davudi çağrıyla yıldız harmanı
Biterken seyreyle sen gül vaktini
Anamasın buğum buğum dumanı
Tüterken seyreyle sen gül vaktini
Şebnemler damlamış gül yaprağına
Misk ü amber sinmiş boz toprağına
Rüzgârı şevk ile can bayrağına
Katarken seyreyle sen gül vaktini
Yemyeşil baharı, serttir hazanı
Şimdi mazi oldu bulgur kazanı
Eğridir’de parlar ayna sazanı
Tutarken seyreyle sen gül vaktini
Gelin gibi süslü Gelincik Dağı
Göreni mest eder bahçesi bağı
Yiğitlik vaktinin/narası en deli çağı
Atarken seyreyle sen gül vaktini
Şadırvan kuşları çınar dalında
Töre kokar edasında halında
Balam Sultan Emir Ahmet yolunda
Öterken seyreyle sen gül vaktini
Oba oba Kayıların izinde
Ay uyurdu Sultanların dizinde
Parlak yıldızları Hoyran düzünde
Batarken seyreyle sen gül vaktini
Hasretim dağ gibi iner derine
Koyamam hiçbir şey sıla yerine
Sevdasını baş taç edip serine
Yutarken seyreyle sen gül vaktini
Göller, güller ve haller diyarı, desen desen halı, nakış nakış gönül diyarı can toprağımız Isparta’nın GÜL VAKTİNİ böyle anlatmışız bir şiirimizde. Şimdi de gül yürekli insanlara gülün nasıl bulaştığını, gülün Isparta’yı seçmesini ve Isparta’nın güle olan sevdasına bir göz atalım.
Çeşitli kaynaklarda Isparta-gül buluşması hakkında epeyce bilgi var. Böcüzade tarihi kaynak alınarak detay bilgiler ve yerinden derlemelerle konu kayıtlara geçilmiş. En yaygın rivayet Sultan 3. Ahmet Han’ın Kâbe sevgisi ve Rasulallah hakkında çok hassas bir insan olması üzerinden ifade edilenidir. Sultan 3. Ahmet Kâbe’ye öylesine düşkün bir muhabbet ve Muhammet aşığıdır ki bu mübarek mekânı altın ve gümüşten yaptıracak ve yenileyecek cömertliktedir. Bunu düşünüp projelendirmek istediğinde gününün âlimleri fetva vermediği için son derece üzülmüştür. İllaki bir güzellik yapmak isteyince Kâbe’nin kandillerinde yanan zeytinyağını gül yağıyla, gül kokusuyla değiştirmek istedi. Sembolü gül olan bir peygamberin memleketinde, Kâbe’de, ravzasında gül kokmalı, gül yağıyla aydınlanılmalıydı.
Osmanlı coğrafyasında gül diyarı olarak Kızanlık bölgesi nam salmıştı. Orada da eski usulle az bir üretim yapılıyor, evlerdeki küçük imbiklerden çok az miktarda gül yağı elde ediliyordu. Gülün yaygınlaştırılması, gül yağının çoğaltılması ferman edilince ziraat ehli harekete geçti. Araştırmalar Hamiteli’nin gül yetiştirmeye elverişli olduğu rapor edildi. Havası, suyu toprağı mümbitti ve güle hasretti bu topraklar.
Bulgaristan/Kızanlık yöresinden üreticiler Isparta’ya iskân edildi. Gülfidanları ve gül yetiştirenlerin göçü ile Isparta güllük gülistanlık oldu. Kâbenin duvarları altın gümüş olmadı ama etrafı gül koktu. Gül yağı ile aydınlanan gönüller 3. Ahmet’in de şefaatçisi oldu. Bu üretim belli bir amaca matuf, özel bir itina ve gayretin ürünü olmaktaydı.
Fabrikasyon üretim anlamındaki yaygınlaşma 1892 yılında Müftüzade İsmail Efendi tarafından bir imbik (damıtma aygıtı) kurularak gerçekleştirildi. Tarihi olayların akışı Bulgaristan’ı Osmanlı’dan koparınca Isparta gülyağı yalnız, rakipsiz ve eşsiz kaldı. Eşsizliği dünyaca tescillendi ama üretim artacağına günümüzdeki haline doğru hızla inişe geçti. Hâlbuki 1935 yılında Atatürk Isparta'yı ziyaret ettiğinde gülcülüğün desteklenmesi talimatını vermişti. Bu talimat gül üretimini ve gül yağı çıkarılmasını bir nebze hızlandırmıştı. İmbik sayısı arttı. Gül bahçeleri çoğaldı. Hatta Yalvacımızda da epeyce bir arazi gül bahçesine çevrilmişti. Yaşları altmışın üstünde olanlar son kalan gül bahçelerinin tanığı olmuşlardı.
Yine 1958 yılında İslamköy beldesinde Gül-Birlik Kooperatifiyle fabrika kuruldu. 1976 yılında daha modern bir fabrikayla gülcülük desteklendi. Üretim ve ihracat artırıldı. Türkiye ekonomisine önemli bir katkı sağlamaya başladı.
Günümüzde Gül-Birlik bünyesinde birçok fabrika gül, lavanta işlemekte. Değişik çiçeklerden de modern bir tarımla üretim yapılmaktadır.
Modern çağda Kâbe ve Ravza-ı Mutahhara'nın kandillerinde gül yağı yakılmıyor, ışıl ışıl lambalar da gül yağı kokmuyor. Hac zamanı Kâbe ve çevresi Isparta'dan gönderilen gül suyu ile misler gibi yıkanıyor. Bize de bu tesellinin mutluluğu kalıyor.
Şebnemler damlamış gül yaprağına
Misk ü amber sinmiş boz toprağına
Rüzgârı şevk ile can bayrağına
Katarken seyreyle sen gül vaktini
Mahmut TOPBAŞLI
|