Mahmut TOPBAŞLI KORONA GÜNLÜKLERİ - 1 00
Yazı Detayı
19 Mayıs 2021 - Çarşamba 15:31
 
KORONA GÜNLÜKLERİ - 1
Mahmut TOPBAŞLI
yalvacfm@hotmail.com
 
 


KORONA GÜNLÜKLERİ - 1     

 

      Hayatın akışına kendimizi kaptırmış, derin bir telaş, müthiş bir yuvarlanış ile zamanı yakalamaya çalışan bir hızda yaşayıp gidiyorduk. Planlı plansız bir koşturmacanın içinde gezip tozuyorduk gönlümüzce… Alışılmış, rutinler arasında  sıradan işlerdi yaptığımız şeyler.  Ansızın gelen bir misafir (yahut musibet) rahatımızı bozuverdi. Alışkanlıklarımızı elimizden alıverdi. Oyuncaklarımızı rafa kaldırıverdi. Bırak konforumuzu, iki kuruşluk rahatımızı bile bize çok gördü. Yakamızı tutup hapse tıktı. Bizi birbirimizden, en sevdiklerimizden, en yakınlarımızdan, en ihtiyaç duyduğumuz davranışlarımızdan bile koparıverdi. Evdeki eksiklerden, ihtiyaçlarımızı karşılamaktan imtina ettiğimiz tembelliklerimizi bile lütufa çevirdi. Yakındığımız ne varsa burnumuza soktu. Keyfimizi bozan, zül saydığımız ne varsa hepsine mecbur etti. Dahası dışarıyı dar, havayı haram etti. Bir sebebi olmalıydı. Düşünmeye davet etti belki de…


     Kapanıp kaldığımız evimizi tanıdık. Evimizin   koridorlarının kaç adım olduğunu, oda, salon mutfak büyüklüklerini, mekânlar arası yolculuğun süresini, duvarlarımızın rengini  öğreniverdik.  Balkonda oturmak büyük keyifken endişemize zemin oldu. Oradan bile kaçarcasına içeri attık kendimizi. Arada bir başımızı nefeslenmeye uzatınca ürkek güvercin görüntüsündeki komşumuzu gördük. Bizden beter görünüyordu. Başımızla selamlarken çekildik geriye… Ama bu görüntü bir komşumuz olduğunu hatırlattı. Sosyallik sınırlarımız hatırlanmayla parladı. Paylaşmayı çağırdı hayatımıza. Bir araya gelemeden gönül köprüleri kurmayı hatırladık. Misafirlik yoktu ama dayanışma ruhu canlandı. Bu musibet bir şeylere dokundu. Bir sebebi olmalıydı. Düşünmeye davet etti belki de… 


      Öğrenciler okula gitmeye oflayıp puflarken, öğretmen okula yetişmeye çalışırken mumla arar oldu pozisyonunu… Anne babalar çocuklarını   okula götürüp getirmekten yorulmuş adeta pes etmişken bu durumu özler oldu bir anda. Sokakların kalabalığı, trafiğin yoğunluğu, gürültü ve koşturmacanın keşmekeşliği illallah dedirtmişken zınk diye frenlenmiştik bir anda. “Bir tatil olsa da şöyle ayaklarımı uzatıp evde kalsam” hayallerimiz gerçek oluverdi. Ama bir farkla ki isteyerek değil zoraki. Mükâfat değil ceza gibi. Hatta gibisi de fazla… Bir sebebi olmalıydı. Düşünmeye davet etti belki.


       Günlerden bir gün, uzak değil bir iki yıl önceki bir gün, dünya sarsıldı derinden… Bir misafir (belki de bir musibet) çıkageldi. Salgındı. Salınmıştı dünyaya. Ne salınması saldırmıştı düpedüz. Üstelik yiğit bir savaşçı gibi değil, sinsi bir illet olarak saldırmıştı. İllet yani… İlletliğini   yapıyor, tuttuğunu öpüyordu. Estağfurullah ne öpmesi yahu yutuyordu. Kaçıp saklanmaktan başka çare yoktu şimdilik. Sokakta, kalabalıklar içinde, havada ve karada ve yakın mesafede onun borusu ötüyordu. Öten boru nefesimizi kesiyor, bizi hayattan koparıyordu. Bütün düzenimiz alt üst oluverdi. Hayat neredeyse durdu. Şaşkınlıktan panik ve telaş doğdu. Adı sanı belliydi ama ansızın gelince bocalamıştık. Niye gelmişti? Bir sebebi olmalıydı. Düşünmeye davet etti belki de…


       Suyun içindeki balık gibi farkında olmadığımız hayatımızın sıkıcılığını bile arar olduk uzun bir zamandır. Kazanmak için çalışıyor, çalışmak için koşturuyor, nice güzelliği ıskalıyor ve maddenin insafsız cazibesine kapılıyorduk. Sanal ne varsa ona ram oluyor, anlık, saniyelik vaktimizi bile sosyal medya alışkanlığında tüketiyorduk. Güzellikleri ıskalamak insanlığımızı ıskalamak diye aklımıza getirmeden en gereksiz pozisyonda bile -mesela namaz arasında- cep telefonumuza yönelebiliyorduk. Mânâdan kopmayı oyalanmak üzerine bina etmiştik. Kaptırmıştık kendimizi, gönlümüzü sanal bağımlılığa kurban etmiştik. Bir misafir çıkageldi yahut bir musibet gelip buldu bizi. Bir sebebi olmalıydı. Düşünmeye davet etti belki de… 


     Düşünelim öyleyse, takkemizi önümüze koyup bir muhasebe yapalım inşallah… Bu muhasebeye gelecek yazıyla devam ederiz, ne dersiniz? 

 


Zamanı eskiten çınar dalları
Çağlar düğüm düğüm sır toprağımda    
Huzur iklimine varır yolları
Dostluğun ateşi kor toprağımda……..

 

Mahmut TOPBAŞLI

 
Etiketler: KORONA, GÜNLÜKLERİ, -, 1, , , , , ,
Yorumlar
Haber Yazılımı